‘Eno’ İncelemesi: Yaratıcılık, 52 Milyar Milyar Yol

“Eno”nun anahtarı filmin başlangıcına yakın bir yerde — en azından, gördüğüm ilk versiyonun başlangıcına. Belgeselin konusu olan müzisyen Brian Eno, yaptığı sanat türünün eğlenceli tarafının, iki yönlü bir yol olması olduğunu belirtiyor. “İzleyicinin beyni yemek pişiriyor ve ilişkileri görmeye devam ediyor,” diyor.

Çoğu film, editör tarafından dikkatlice seçilip tasarlanan sahnelerin yan yana getirilmesinden oluşur. Ancak Gary Hustwit’in yönettiği “Eno” bu geleneği altüst ediyor. Büyük harflerle, yaratıcılık üzerine bir meditasyon. Ancak gördüğünüz her film versiyonu farklıdır ve film hakkında bazı şeyleri dikte eden, diğerlerini ise şansa bırakan bir dizi kural tarafından üretilir. (İki kez izledim ve belki de her iki filmde de aynı materyalin yarısı vardı.)

Neslinin en yenilikçi ve ünlü müzisyenlerinden ve yapımcılarından biri olan Eno, onlarca yıldır müzik pratiğinde rastgeleliklerle oynamış, sıklıkla yeni teknolojilerle ilerlemiştir. “Eno”ya katılmayı ancak kendisi ve diğerlerinin uzun zamandır jeneratif sanat olarak adlandırdığı şeyin bir örneği olabileceği takdirde kabul etmiştir.

“Üretken” kelimesi yapay zeka ile ilişkilendirilmeye başlandı, ancak “Eno”da olan bu değil. Bunun yerine film, Brain One (Brian Eno için bir anagram) adlı yazılım için yaratılan, ara sıra yeni bir yolda çatallanan kod tabanlı bir karar ağacında çalışıyor. Sanatçı Brendan Dawes tarafından programlanan Brain One, algoritma her çalıştırıldığında anında filmin yeni bir versiyonunu üretiyor. Dawes’ın sistemi, Eno ile yapılmış 30 saatlik yeni röportaj ve kişisel arşivinden 500 saatlik filmden oluşan bir veritabanından seçim yapıyor ve film yapımcılarının kodla belirlediği bir kurallar sistemini izleyerek yeni bir film yaratıyor. Film yapımcılarına göre, 52 kentilyon (yani 52 milyar kere milyar) olası kombinasyon var, bu da Brain One’ın “Eno”nun tam iki kopyasını üretme şansının işlevsel olarak sıfır olacak kadar küçük olduğu anlamına geliyor.

Bu yöntem uzun metrajlı filmler arasında alışılmadık, hatta benzersizdir. Filmler doğrusal medyadır, başlangıçtan başlayıp sona kadar düzenli, tahmin edilebilir bir şekilde ilerlemek üzere tasarlanmıştır. Her izlediğinizde aynı görüntüler aynı sırayla görünür.