Geçtiğimiz yaz, hit reality TV şovu “Love Island USA”nın beşinci sezonunda bir bölüm çekerken, yapımcı Simon Thomas, çoğu reality şov yapımcısının ancak hayal edebileceği bir şansa sahip oldu. Altın saatti ve yarışmacılardan ikisi -aşk arayan çekici genç bekarlar- “Love Island” setinin bulunduğu lüks tatil köyünün verandasında oturuyorlardı. Muhteşem bir şekilde çerçevelenmişlerdi, şefkatli ve tutkulu bir öpücük paylaştılar.
“Yanlış anlaşılmasın: Birlikte kalmadılar ve hatta gösteri boyunca birlikte bile kalmadılar,” dedi Thomas bir röportajda. “Ama o an büyülüydü. Senaryolu bir gösteri için bundan daha iyi filme alamazdınız.”
2015’te İngiliz televizyonunda ilk kez yayınlandığında, “Love Island” ve Amerikan versiyonu “Love Island USA”, Mallorca’nın her şey dahil tatil köylerinden (İngiltere versiyonunda) Fiji’nin kıyı villalarına (ABD’de, 2023’ten beri) kadar egzotik ada ortamlarını benzersiz bir gösteriye dönüştürdü. Mekan, aksiyonun sadece bir arka planı değil: Eski bir film klişesini çağrıştırmak gerekirse, ortam bir karakterin kendisi gibidir.
Thomas, “Bu şovun asıl amacı, bir kutunun içinde reality TV umutlularını gösterip onları üretmek değil,” dedi. “Aşk bulmak isteyen reality TV umutlularını bulup onlara gerçek anlamda aşık olabilecekleri bir ortam sağlamak.”
“Aşık olmanın, gün batımında bir Fiji plajından daha iyi bir yolu olabilir mi?” diye ekledi.
Hafif tonu ve düşük riskli dramasıyla, reality TV genellikle zaten bir kaçış hissi yaratmak için tasarlanmıştır ve tropikal ortamlar ek bir tatmin edici ikinci el zevk katmanı sunabilir. Bu tür yerler özellikle yeni ilişkiler başlatma ihtiyacı gibi ek bir teşvike sahip olan flört programları için çekicidir – güneş öpücüğü almış bir Karayip adasında bir ağ arka planında olduğundan daha kolay bir başarı. “Bachelor in Paradise”, “Love Island”, “Perfect Match”, “Too Hot to Handle” ve daha birçok program bu basit formülü izleyerek büyük bir başarı elde etti: Erkekleri ve kadınları flört etmek ve aşık olmak için bir ada tatil beldesine koyun.
