Diva’ya Sempati: Neden ‘Zor’ Yıldızları Severiz

Faye Dunaway büyük girişini yapmadan önce, kamera dışından onun “Çekim yapmamız gerek. Şimdi buradayım. Hadi!” dediğini duyuyorsunuz. Dairenin içinde onunla karşılaştığımızda, “Bridgerton”daki Kraliçe Charlotte’u anımsatan bir huysuzlukla kendini yelpazelemek için bir kağıt parçası kullanıyor. Bu, HBO belgeseli “Faye”in hırçın açılışı ve Dunaway’i asabi bir diva olarak resmeden onlarca yıllık söylentileri dağıtmaya pek yaramıyor. Zor, dengesiz, kendini beğenmiş, narsisist: Bu tanımlayıcılar birçok ünlü kadının itibarına kazınmış ve her türlü medyada bunlara karşı çıkılmıştır. Barbra Streisand’ın anı kitabı “Benim Adım Barbra” veya 2018 Grace Jones belgeseli “Bloodlight ve Bami” gibi, “Faye”in açık amaçlarından biri de çürütmedir: Dunaway’in anlatıyı yeniden inşa etmesine izin vermek.

Benim jenerasyonumdaki birçok kişi gibi ben de Dunaway’i ilk olarak 1981 yapımı “Mommie Dearest” filminde gördüm. Bu film, kime sorduğunuza ve kampa karşı toleranslarına bağlı olarak bir felaket ya da bir başyapıttı. Dunaway bu filmde, bir diğersözde şeytan kadın: Filmde tacizci bir anne ve şöhret düşkünü bir primadonna olarak tasvir edilen Joan Crawford. Roger Ebert’in “uzun zamandır gördüğüm en depresif filmlerden biri” demesinin aksine, ben “Mommie Dearest” tarafından büyülenmiştim. Dunaway’in cilalanmış kaşlarından, katil gül bahçesi sahnesinden, “tel askı yok artık” teatralliğinden doyamadım. Dunaway’e dair algısı bu rolde altüst olmuş tüm bir yaş grubu var. Onunla “Bonnie ve Clyde”, “Chinatown” ve “Network” gibi klasikler aracılığıyla tanışmak yerine, yoluna çıkan herkesi azarlayan Crawford olarak tanıştık. Dunaway’in yeni belgeselde gösterilen 1984 tarihli bir röportaj klibinde söylediği gibi, “Hem sektörde çalışan hem de izleyici kitlesi olan insanların, oynadığınız rollere benzediğinizi düşünme, sizinle ilişki kurma eğilimi kaçınılmazdır.”

Dunaway’in şu anda itiraz ettiği itibar hakkında bilginiz yoksa, onun hakkında Reddit başlıklarında hızlıca bir gezinmek sizi hızlandıracaktır. Birinci şahıs anlatımları da var ve bunların çoğu HBO belgeselinde yer alıyor. Bir klipte Johnny Carson, kendisinin de biraz cadı olduğu söylenen Bette Davis’ten, birlikte çalıştığı en zor kişinin adını söylemesini istiyor; Davis, beyaz kova şapkasıyla ciddi bir şekilde, “Bir milyon dolar, Faye Dunaway,” diye karşılık veriyor ve büyük bir kahkaha atıyor. Klipte OlumsuzBelgeselde gösterilen, 1984 yapımı “Supergirl” filminde Dunaway ile birlikte çalışan Brenda Vaccaro, Dunaway’in “insanları korkutacağını” söylüyor; ancak aynı zamanda onu “harika bir oyuncu” olarak tanımlıyor ve “mücadelesini görebiliyorsunuz” diye ekliyor.

“Faye”, Bascom, Florida’dan küçük Dorothy Faye’i insanlaştırmak için doğrudan kameraya yapılan röportajlar, aile fotoğrafları, arşiv görüntüleri ve bol miktarda film klibi karışımı kullanıyor. Kısa sürede Hollywood ikonu statüsüne ulaşan bu kız, Dorothy Faye. Ayrıca bu “mücadele” kısmına da değiniyor ve Dunaway’i savunmak için konuşan kişileri görevlendiriyor. Dunaway’in alkol bağımlılığını ve hayatının sonlarında bipolar bozukluk teşhisini öğreniyoruz. Dunaway, her ikisi de yıllarca süren açıklanamayan ruh hali değişimleri, depresyon ve dengesiz davranışlardan sonra nihayet tedavi aramış. Dunaway’in arkadaşı ve akıl hocası olan Sharon Stone, aktrislerin zayıf olmaları için üzerlerindeki yoğun baskıdan bahsediyor ve Dunaway’in ona karşı her zaman nazik ve cömert olduğunu söylüyor. “Mommie Dearest” konusu açıldığında son derece koruyucu oluyor: “Herkes ‘Mommie Dearest’ için onunla dalga geçmek istiyor ama sen bana o rolü nasıl oynadığını söyle,” diyor. “Şaka yönetmende, şaka sanatçıda değil.”

Mickey Rourke — kendi itibarı tam olarak lekelenmemiş değil — Dunaway ile birlikte “Barfly”da rol aldı. “Ona hayrandı ve biraz da çekiniyordu.” Dunaway’in imajını yumuşatmaya çalışıyor, ancak Howard Koch gibi insanlar deneyimlerini paylaşmak için geldiğinde bu görev karmaşıklaşıyor. Koch, “Chinatown” setinde birinci yönetmen yardımcısıydı. Dunaway ile yaptığı ilk telefon görüşmesinde, Dunaway’in onun Yay burcu olduğunu tahmin ettiğini, ardından bu astrolojik suçun asla anlaşamayacakları anlamına geldiğini söylediğini söylüyor. Daha sonra Dunaway’in her çekimden önce dudaklarına Blistex sürülmesini talep ettiğini söylüyor. Jack Nicholson’ın sette ona sevgi dolu bir takma adı olduğunu öğreniyoruz: “Korku.”