Ebu Leheb Hakkında 2022

Peygamber Efendimiz Muhammed’in ‬amcası olan Ebu Leheb hakkında bazı kimseler tarafından uydurulan ve doğru olmayan bir konuda, iyiliği emretme ve kötülükten alıkoyma kâidesi ışığında sizleri uyarmayı, kendimize görev addettik.

İmam Buhârî’nin Urve’den rivayet ettiğine göre 2022
Peygamber Efendimiz’in amcası olan Ebu Leheb,
Peygamber Efendimiz’in doğumuna sevinmiş ve bundan dolayı cariyesi olan Suveybe’yi azâd etmiştir. Abbâs Efendimiz , Ebu Leheb öldükten sonra onu rüyasında görmüş ve ona demiş ki: ”Durumun nasıl?”. O da demiş ki: ”Ben çok kötü haldeyim, ancak Suveybe’yi azat ettiğim için bana birşey içiriliyor.” Alimler buyurdular ki: ”İhtimaldir ki Abbâs, Ebu Leheb’i rüyada gördüğü zaman henüz İslâm’a girmemişti.” Bu sadece bir rüyadır, kesinlikle Hadîs değildir; bir Peygamber rüyası da değildir. Dolayısıyla bu rüyaya dayanarak dînî hüküm verilemez. Çünkü bu; Kur’ân-ı Kerîm’i, Hadîs-i Şerîfler’i ve alimlerin icmâını yalanlamaktır. Hatta
Abbâs bu rüyayı Efendimiz’e de anlatmadığı rivayet edilmektedir.

Alimler buyurdular ki: ”Eğer bir Hadîs Kur’ân-ı Kerîm’e, mütevâtir Hadîs-i Şerîfler’e, akla ters düşüyorsa ve tevîl yapılacak bir Hadîs de değilse, bu hadîs batıldır.” Ayrıca cehennemde Ebu Leheb’e su içirildiğinin iddiasının batıl olduğuna dair Kur’ân-ı Kerîm’de birçok delil vardır. Bu Âyet-i Kerîmeler’den bazıları şunlardır:

Yüce rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de Buyuruyor ki:

۞‭ ‬لَا‭ ‬يَذُوقُونَ‭ ‬ف۪يهَا‭ ‬بَرْدًا‭ ‬وَلَا‭ ‬شَرَابًا‭ ‬۞

۞‭ ‬اِلَّا‭ ‬حَم۪يمًا‭ ‬وَغَسَّاقاً‭ ‬۞

Manası: ”Orada ne bir serinlik ne de güzel bir içecek tadacaklar! Ancak kaynar su ve irin içecekler. (En-Nebe’ Sûresi 24-25)

۞‭ ‬خَالِد۪ينَ‭ ‬ف۪يهَا‭ ‬لَا‭ ‬يُخَفَّفُ‭ ‬عَنْهُمُ‭ ‬الْعَذَابُ‭ ‬وَلَا‭ ‬هُمْ‭ ‬يُنْظَرُونَ‭ ‬۞

Manası: ”Onlar ebedi olarak içinde kalırlar. Artık ne kendilerinden azap hafifletilir, ne de onlara rahmet edilir.” (El-Bakarah Sûresi 162)

۞‭ ‬لَا‭ ‬يُخَفَّفُ‭ ‬عَنْهُمُ‭ ‬الْعَذَابُ‭ ‬۞

Manası: ”(Kâfirlerin) azapları hafifletilmez.” (Âl-i
İmrân Sûresi 88)

۞‭ ‬يُضَاعَفْ‭ ‬لَهُ‭ ‬الْعَذَابُ‭ ‬يَوْمَ‭ ‬الْقِيٰمَةِ‭ ‬وَيَخْلُدْ‭ ‬ف۪يه۪‭ ‬مُهَانًا‭ ‬۞

Manası: ”Kıyâmet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedi kalır.” (El-Furkân Sûresi 69)

۞‭ ‬وَالَّذ۪ينَ‭ ‬كَفَرُوا‭ ‬لَهُمْ‭ ‬نَارُ‭ ‬جَهَنَّمَۚ‭ ‬لَا‭ ‬يُقْضٰى‭ ‬عَلَيْهِمْ‭ ‬فَيَمُوتُوا‭ ‬وَلَا‭ ‬يُخَفَّفُ‭ ‬عَنْهُمْ‭ ‬مِنْ‭ ‬عَذَابِهَاۜ‭ ‬كَذٰلِكَ‭ ‬نَجْز۪ي‭ ‬كُلَّ‭ ‬كَفُورٍۚ‭ ‬۞

Manası: ”Küfre düşenler için ise Cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler. Kendilerinden Cehennem azabı da hafifletilmez. İşte biz her kâfiri böyle cezâlandırırız.” (Fâtır Sûresi 36)

۞‭ ‬اِنَّ‭ ‬الْمُجْرِمِينَ‭ ‬فِي‭ ‬عَذَابِ‭ ‬جَهَنَّمَ‭ ‬خَالِدُونَ‭ ‬۞‭ ‬لَا‭ ‬يُفَتَّرُ‭ ‬عَنْهُمْ‭ ‬وَهُمْ‭ ‬فِيهِ‭ ‬مُبْلِسُونَ‭ ‬۞

Manası: ”Şüphesiz kâfirler Cehennem azabında devamlı kalacaklardır. Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde ümitsizdirler.” (Ez-Zuĥruf Sûresi 74-75)

۞‭ ‬اُولٰئِكَ‭ ‬الَّذ۪ينَ‭ ‬اشْتَرَوُا‭ ‬الْحَيٰوةَ‭ ‬الدُّنْيَا‭ ‬بِالْاٰخِرَةِۘ‭ ‬فَلَا‭ ‬يُخَفَّفُ‭ ‬عَنْهُمُ‭ ‬الْعَذَابُ‭ ‬وَلَا‭ ‬هُمْ‭ ‬يُنْصَرُونَ‭ ‬۞

Manası: ”Onlar, âhireti verip dünya hayâtını satın alan kimselerdir. Artık bunlardan azap hiç hafifletilmez. Onlara yardım da edilmez.” (El-Bakarah Sûresi 86)

۞‭ ‬اِنَّ‭ ‬الَّذِينَ‭ ‬كَفَرُوا‭ ‬بِآيَاتِنَا‭ ‬سَوْفَ‭ ‬نُصْلِيهِمْ‭ ‬نَارًا‭ ‬كُلَّمَا‭ ‬نَضِجَتْ‭ ‬جُلُودُهُمْ‭ ‬بَدَّلْنَاهُمْ‭ ‬جُلُودًا‭ ‬غَيْرَهَا‭ ‬لِيَذُوقُوا‭ ‬الْعَذَابَ‭ ‬۞

Manası: ”Şüphesiz Âyetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azap çekmeleri için onların derilerini yenileyeceğiz.” (En-Nisâ’ Sûresi 56)  

۞‭ ‬وَمَا‭ ‬هُمْ‭ ‬بِخَارِج۪ينَ‭ ‬مِنْهَا‭ ‬وَلَهُمْ‭ ‬عَذَابٌ‭ ‬مُق۪يمٌ‭ ‬۞

Manası: ”Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir. Onlara daimî azap vardır.” (El-Mâide Sûresi 37)

۞‭ ‬لَيْسَ‭ ‬مَصْرُوفًا‭ ‬عَنْهُمْ‭ ‬۞

Manası: ”Azab onların üzerinden kalkmaz.” (Hûd Sûresi 8)

۞‭  ‬كُلَّمَا‭ ‬اَرَادُوا‭ ‬اَنْ‭ ‬يَخْرُجُوا‭ ‬مِنْهَا‭ ‬مِنْ‭ ‬غَمٍّ‭ ‬اُع۪يدُوا‭ ‬ف۪يهَا‭ ‬وَذُوقُوا‭ ‬عَذَابَ‭ ‬الْحَر۪يقِ‭ ‬۞

Manası: ”Her ne zaman Cehennem’den, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara,
‘Cehennemde azap çekin’ denilir.” 
(El-Hacc Sûresi 22)

۞‭  ‬فَذُوقُوا‭ ‬فَلَنْ‭ ‬نَز۪يدَكُمْ‭ ‬اِلَّا‭ ‬عَذَابًا‭ ‬۞

Manası: ”Azap çekin! Size azaptan başka bir şeyi artırmayacağız.” (En-Nebe’ Sûresi 30)

۞‭ ‬اَلَّذ۪ينَ‭ ‬كَفَرُوا‭ ‬وَصَدُّوا‭ ‬عَنْ‭ ‬سَب۪يلِ‭ ‬اللهِ‭ ‬زِدْنَاهُمْ‭ ‬عَذَابًا‭ ‬فَوْقَ‭ ‬الْعَذَابِ‭ ‬بِمَا‭ ‬كَانُوا‭ ‬يُفْسِدُونَ‭ ‬۞

Manası: ”O kâfir olup insanları Allâh’ın yolundan alıkoyanlara; yapmakta oldukları bozgunculuklarına karşılık azaplarının üstüne azap verilir.” (En-Nahl Sûresi 88)

۞‭ ‬وَنَادٰى‭ ‬اَصْحَابُ‭ ‬النَّارِ‭ ‬اَصْحَابَ‭ ‬الْجَنَّةِ‭ ‬اَنْ‭ ‬اَف۪يضُوا‭ ‬عَلَيْنَا‭ ‬مِنَ‭ ‬الْمَاءِ‭ ‬اَوْ‭ ‬مِمَّا‭ ‬رَزَقَكُمُ‭ ‬اللهُۜ‭ ‬قَالُوا‭ ‬اِنَّ‭ ‬اللهَ‭ ‬حَرَّمَهُمَا‭ ‬عَلَى‭ ‬الْكَافِر۪ينَ‭ ‬۞

Manası: ”Cehennemlikler de Cennetliklere, ‘Ne olur, sudan veya Allâh’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın’ diye seslenirler. Onlar, ‘Şüphesiz, Allâh bunları kâfirlere haram kılmıştır.’ derler.” (El-A’râf Sûresi 50)

۞‭ ‬وَقَدِمْنَا‭ ‬اِلٰى‭ ‬مَا‭ ‬عَمِلُوا‭ ‬مِنْ‭ ‬عَمَلٍ‭ ‬فَجَعَلْنَاهُ‭ ‬هَبَاءً‭ ‬مَنْثُورًا‭ ‬۞

Manası: ”Onların yaptıkları iyi ameli saçılmış zerreler misali yok ederiz” (El-Furkân Sûresi 23)

Peygamber Efendimiz’in konuyla ilgili Hadîs-i Şerîf’inin meâli şöyledir: ”Kâfir, dünyada yapmış olduğu iyiliklerin karşılığını dünyada görür, âhirette o iyiliklerden hiç bir şey görmez.” (İmam Muslim)

Ebu Leheb hakkında anlatılan bu kıssayı Hâfız Bin Hacer El Askalânî ”Buhârî”nin şerhi, 9. cilt, Nikâh kitabı, Emzirme bâbı’nda reddetmiştir ve buyurmuştur ki: ”Bu kıssa Kur’ân-ı Kerîm Âyetleri’nin zâhirini yalanlıyor.” Daha sonra Kadı İyâd’ın, kâfirlerin âhirette sevaplarının olmayacağı ve azaplarının hafiflemeyeceği konusunda icmâı naklettiğini bildiriyor.

Ayrıca İmam El Kastalânî de, ”İrşad Es Sâri Li Şerh Sahîh El Buhârî’’ adlı kitabında Hâfız Bin Hacer’in bu konudan söz ettiği gibi söz etmiştir.

Ehl-i Sünnet alimleri Kur’ân-ı Kerîm’in Âyetler’inin ve Hadîs-i Şerîfler’in birbirleriyle veya kendileriyle çelişmeyeceği konusunda ittifak etmişlerdir. Ebu Leheb’in Cehennem’de azabının hafifleyeceğini söylemek ise Âyet-i Kerîmeler’i, Hadîs-i Şerîfler’i ve alimlerin icmâını yalanlamaktır. Ayrıca bu kıssayı anlatanlar: ”Biz azabı hafifliyor demiyoruz, takdir edilen azap budur. O azap içinde iken parmağının boğumundan su içiyor.” diye iddiâ ediyorlar. Bu kıssanın doğru olduğunu iddiâ edenler, konuyla ilgili Âyet-i Kerîmeler’i, Hadîs-i Şerîfler’i ve alimlerin icmâını yalanlamış olurlar ki bu da dînimize zıttır. Bu inanç kişiyi İslâm’dan çıkarır ve kişinin tekrar İslâm’a girme niyeti ile Kelime-i Şehadet’i söylemesi gerekir.

Sonuç olarak hakkında bütün bir Sûre nâzil olan, İslâm’a ve Peygamber Efendimiz’e ‬düşmanlığıyla tanınan Ebu Leheb’in azabının hafiflemeyeceği ve
Cehennem’de ona hiçbir rahatlığın olmayacağı; Kur’ân-ı Kerîm’de, Hadîs-i Şerîf’lerde ve alimlerin icmâında bildirilmiştir. 

Abdüluzza bin Abdülmuttalib (Arapçaعبد العزى بن عبد المطلب; d. 549 – ö. 624) veya bilinen adıyla Ebû Leheb (Arapçaأبو لهب), Abdülmuttalib bin Haşim‘in oğlu ve İslam dininin peygamberi Muhammed‘in on iki amcasından biridir.[1] Yaşamında İslam dinine ve Muhammed‘e çok şiddetli muhalif bir tavır almıştır.

Kendisine, öfkelendiğinde yanakları kızardığı veya ateş gibi parladığı için babası tarafından Ebû Leheb (ateşin babası) lakabı verilmiştir. Asıl künyesi Ebû Utbe‘dir. Kıvılcım gibi parlak olduğu rivayet edilir.

Muhammed’e hem peygamberlik döneminden önce, hem de İslam’a açık davet döneminde hep engel olmuştur. Yaptığı zulümlerden sonra ona ve onun gibi olan eşi Ümmü Cemil‘e Kur’an‘ın 111. sûresi olan Tebbet Sûresi‘nde beddua edilmiş ve onların cehenneme gidecekleri müjdelenmiştir. Kur’an‘da ismen beddua edilen kişilerdendir.[2] [3]

624 yılında gerçekleşen Bedir Savaşı‘ndan sonra çok ağır bir hastalıktan dolayı ölmüş ve oğulları tarafından cesedi Kalib Kuyusu’na bırakılmıştır.[1][4]