İbrahim Peygamber Ve Atılan İftiralar 2022

Maalesef günümüzde dînî ilimleri sağlam ve güvenilir kaynaklardan öğrenmeyen bazı kişiler, doğru olmayan kaynaklardan nakiller yaparak, Müslümanların inancını bozmaktadırlar. Bu kişiler bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde, özellikle imanın esaslarına, Kur’ân-ı Kerim’e, Hadîs-i Şerifler’e ve alimlerin icmâına aykırı görüşler beyan etmektedirler. İşte bu görüşlerden birisi de Kur’ân-ı Kerîm’de hakkında Âyetler olan İbrahim Peygamber  hakkında uydurulan kıssadır.

Bilinmesi gerekir ki peygamberlerin, belirli sıfatları vardır. Bunlar; 

Sıdk: Peygamberler sadıktır asla yalan söylemezler. 

Emânet: Peygamberler güvenilirdir. 

Fetânet: Peygamberler zekidir. 

Şecaât: Peygamberler cesurdur, asla korkak değildirler. 

Tebliğ: Peygamberler Allâh’ın emirlerini insanlara eksiksiz iletirler. 

İsmet: Peygamberler küfürden(İslam’dan çıkmaktan), şirkten, büyük günahlardan ve kıymet düşürücü küçük günahlardan, tiksindirici hastalıklardan ve kötü ahlaktan, peygamberliklerinden önce ve sonra da korunmuşlardır.

İslâm alimleri; peygamberlerin küfürden, şirkten, yalan söylemekten, zina yapmaktan, kötü ahlaklı olmaktan, iğrendirici ve tiksindirici hastalıklara yakalanmaktan masum olduklarını açıklamışlardır.

Bu alimlerden bazıları şunlardır: İmam Ebû Hanîfe ”El Fikhu’l Ekber”Ebû’l Hasan El Eşarî ”Makaletu’l İslâmiyyîn”İmam Kurtubî ”Tefsîr”İmam Faĥreddîn Er Râzî ”İsmetu’l Enbiyâ”Kadı Ebû Şuca ”Ğayetu’l İhtisâr”Ebû Hayyân El Endulûsî ”El-Bahru’l Muhit Tefsîri”El Îcî ”Mevâkıf”deddîn Taftazânî ”Şerhu’l Akâid”İmam Ebû’l Berakât En Nesefî ”El Umde”Tilimsânî ”Şerhu Luma el-Edille”, Fâtih Sultân Mehmed dönemi alimlerinden ve İstanbul’un ilk kadısı olan Hızır Çelebi ”Kaside-i Nûniyye” adlı kitaplarında bunu zikretmişlerdir.

Dolayısıyla bazı kişilerin İbrahim  hakkında söylediği bazı sözler doğru değildir.

Doğru olmayan bu kıssaların en meşhurlarından birisi ise şudur: Diyorlar ki; ”Efendimiz İbrahim daha çocukken dağlarda gezerken ağaçlara, çiçeklere,
hayvanlara bakarak bunları kimin yaratmış olduğunu düşünür dururmuş. O, bu düşünceler içerisindeyken akşam olur, etraf kararmaya başlar. Bu sırada gökyüzünde parlak bir yıldız görür ve ”İşte bu benim rabbim” der (hâşâ). Ancak bir süre sonra yıldız kaybolur ve ay doğar. İbrahim  bu sefer: ”Batıp kaybolan benim
rabbim olamaz.” der. Gökyüzünde ayı görünce de: ”İşte benim rabbim budur.” der (hâşâ). Belli bir süre sonra ay da kaybolunca hüzünlenir. Kaybolan şeyin tanrı olamayacağını düşünür. Kafasındaki düşünce ve arayıştan yorgun düşen İbrahim gece uykuya dalar. Sabah olup güneş bütün ihtişamıyla doğduğunda ise İbrahim: ”İşte rabbim budur. Zira bu daha büyük.”der. Ancak akşam olup güneş batmaya başlayınca, yoksa bu da aradığım tanrı değil mi?” der. Böylece en sonunda o, Yüce Allâh’ı bulur, O’nun varlığını ve birliğini kavrar.”

Yukarıda anlatılan ve öğretilen bu kıssa kesinlikle peygamberlerin sıfatlarına ters olan ve haklarında imkânsız olan bir şeydir. Bütün peygamberler Allâh’ın varlığına ve birliğine iman ederler. Onların, Allâh’ın varlığında şüpheleri yoktur. Asla Allâh’ı aramaya ihtiyaçları yoktur. Çünkü Allâh-u Teâlâ bütün peygamberleri küfürden, şirkten ve Allâh’a ortak koşmaktan korumuştur.

Hatta İbrahim Peygamber’in  kendi ismini taşıyan İbrahim Sûresi’nin 10. Âyet-i Kerîmesi’nde rabbimiz şöyle buyurmuştur:

۞‭ ‬اَفِى‭ ‬اللهِ‭ ‬شَكٌّ‭ ‬۞

Manası: ”Allâh’ın varlığında şüphe yoktur.” 

Bütün peygamberler insanları, Allâh’ın varlığına ve birliğine iman etmeye davet etmişlerdir. Mükellef olan sıradan bir kişi bile Allâh’ın varlığından şüphe edip
”Allâh var mıdır, yok mudur?” derse, o kişi Müslüman değildir.

Nasıl olur da insanları Allâh’a iman etmeye davet eden bir peygamber için çocukken hâşâ ”Rabbini arardı, bu kâinatı kimin yaratmış olduğunu düşünürdü” diye söylerler?! Nasıl olur da önce yıldızlara ”İşte bu benim rabbimdir”, sonra aya ”İşte bu benim rabbimdir”, sonra da güneşe ”İşte bu benim rabbimdir” dediğini  derler?! İbrahim Peygamber ’in başka varlıklara taptığı iddiâsı ayrı bir küfür, ”Rabbini bilmiyordu,
rabbini aradı” iddiâsı da ayrı bir küfürdür.

Kaldı ki onların iddiâsına göre İbrahim  ayı, yıldızları ve güneşi hayatında ilk defa o gün mü gördü? Doğup battıklarını bilmiyor muydu? Bunu nasıl açıklıyorlar?!

Çünkü Allâh-u Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de Efendimiz İbrahim hakkında şöyle buyrulmaktadır:

۞‭ ‬وَلَقَدْ‭ ‬آتَيْنَا‭ ‬اِبْرَاه۪يمَ‭ ‬رُشْدَهُ‭ ‬مِنْ‭ ‬قَبْلُ‭ ‬۞

Manası: ”Daha küçükken İbrahim’e rüşd’ü (Allâh ’a iman etmeyi ve onu tanımayı) vermiştik.” (El Enbiyâ’ 51) 

Îsâ Peygamber  ise doğduğunda bir mucize olarak: أَنَا‭ ‬عَبْدُ‭ ‬الله (Ben Allâh’ın kuluyum). demiştir.

Yine Allâh-u Teâlâ,İbrahim  hakkında Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmaktadır:

۞‭ ‬مَا‭ ‬كَانَ‭ ‬اِبْرٰه۪يمُ‭ ‬يَهُودِيًّا‭ ‬وَلَا‭ ‬نَصْرَانِيًّا‭ ‬وَلٰكِنْ‭ ‬كَانَ‭ ‬حَن۪يفًا‭ ‬مُسْلِمًا‭ ‬وَمَا‭ ‬كَانَ‭ ‬مِنَ‭ ‬الْمُشْرِك۪ينَ‭ ‬۞

Manası: ”İbrahim ne Yahûdî ne de Hristiyan idi. O, dînine bağlı dosdoğru bir Müslüman idi ve O, müşriklerden de değildi.” (Âl-i İmrân 67)

Oysa yıldızlara, aya, güneşe tapmak şirktir. O halde yukarıda zikredilen uydurma kıssada anlatılanlar Kur’ân-ı Kerîm’e zıttır. Bazı kişiler ise İbrahim  hakkındaki el-Enâm Sûresi’nin 76, 77, 78. Âyet-i Kerîmeler’ini yanlış tefsîr ettiler. Halbuki İbrahim döneminde onun kavminden bazıları yıldızlara, bazıları aya bazıları ise güneşe
ibadet etmekteydi. İşte İbrahim bu kişilere bunların değişken olup ilâh olmadığını ve onlara tapmamaları gerektiğini aklî delil vererek izah etmiştir.

El-Enâm Sûresi’nin 76.-78. Âyet-i Kerîmeler’inde geçen İbrahim Peygamber’in ,‭ ‬هَذَا‭ ‬رَبِّي‭ ‬demesi inkâr anlamında bir sorudur. Bu kullanım başta Arapça olmak üzere bir çok dilde bulunmaktadır. Yani bu mu rabbim olduğunu iddia ettiğiniz şey anlamında ”Bu mu benim rabbim?” (Faĥreddîn er-Râzî), ya da ”Bu benim rabbim ha?” (Elmalılı Hamdi Yazır) şeklindeki inkâr, istifham mâhiyetli bir ifadedir. Yani ayın, yıldızların ve güneşin ilâh olmadığını beyan eden reddedici bir söylemdir. Mesela bir kimsenin kendi şahsına, yapmadığı bir suç isnat edildiğinde, ”Bu suçu sen yaptın” dediklerinde onların sözünün doğru olmadığını söylerken bazen kişi inkâr ve itiraz mahiyetinde soru olarak ne der? ”Ben yaptım?!” yani ”Ben yaptım hâ?!” der. Bu ifadeyi ”Ben yapmadım” anlamında kullanılır. Dolayısıyla İbrahim Peygamber de  kendi kavmine onların tapmış oldukları yıldızları, ayı ve güneşi göstererek: ”Bu benim rabbim hâ!” ifadesiyle onları kötüleyip yererek, ”Bunlar ilâh olmaz, onlara ibadet etmeyin!” şeklinde uyarmıştır.

Önemli Faide!

Bir kimse İbrahim Peygamber  veya herhangi bir peygamber için: ”O, küçükken Allâh’ı bilmezdi, tanımazdı, rabbini arardı, aya, yıldıza, güneşe ibadet ederdi” veya onların: ”Bunlar benim ilâhımdır” şeklinde bir inançlarının olduğunu söyleyen veya buna inanan kişi Müslüman değildir. Bunu yapan kişinin, bu bozuk inancı terk edip hemen İslâm’a girme niyetiyle Kelime-i
Şehadet’i söylemesi gerekir.

Hz. İbrahim Kimdir? – İbrahim Peygamberi’in Hayatı

Hazreti İbrahim’in yaşadığı şehrin insanları Allah’a kulluğu unutarak yıldızlara ve onları temsil ettiklerini düşündükleri putlara tapmış, putlarla dolu mabedler kurmuşlardı. Kahin dedikleri insanların sözlerine inanarak hayatlarına yön veriyorlardı. Taptıkları putların onlara zarar veya fayda verdiklerini düşünerek onlara kurbanlar kesiyorlardı.

İbrahim(a.s.)’in zamanında yaşayan Nemrud, Babil ve çevresini yönetiyordu. Kendisini çok beğeniyor, sahip olduğu mal ve mülkünden dolayı övünüyor ve kendisini tüm insanlardan üstün görüyor, hatta onların ilahı olduğunu sanıyordu.

Günün birinde Kahinler Nemrud’un huzurunu kaçırmışlardi, zira ona çok yakında bir erkek çocuğun dünyaya geleceğini ve böylece Nemrud’un krallığına son vereceğini bildirmişlerdi.
Bunun üzerine Nemrud kendi makamı için endişelendi. Adamlarını çağırdı ve Babil’de yeni doğan veya doğacak olan bütün erkek çocuklarını öldürmelerini emretti. Onlarca günahsız erkek çocuk öldürüldü.
Bu sırada annesi bu haberi alır almaz şehirden uzak bir mağaraya sığındı. Telaşlıydı, fakat çocuğunu her şeye rağmen korumaya karar vermişti.

Hazret-i İbrâhîm mağarada dünyaya geldi. Ortalık sakinleşinceye kadar orada kaldılar sonra tekrar şehire indiler. Onun farklı bir çocuk olduğu daha küçük yaşlarında anlaşılıyordu.
Babası onu put imalathanesnde çalıştırıp, yaptıkları putları satması için pazara gönderiyordu.
Yine bir gün babası onu putları satması için pazara göndermişti. O ise putların boynuna bir ip geçirip -“Kendine faydası ve zararı olmayan bu putları satıyorum…” diye bağırarak halkın dikkatini çekti.
Bu sözlerden rahatsızlık duyanlar, hemen Hz. İbrahimin babasının yanına koşarak şikayet etmişlerdi. Babası da bu davranıştan dolayı oğluna çok kızmıştı.
Putlara ibadet Babil halkının atalarından gördükleri bir inançtı. Kimse Allah’a kulluk etmeyi, birgün bu dünyayı terk edecekelerini ve asıl yurtları olan ahirete gideceklerini hiç düşünmüyor, ona hazırlık etmiyordu.

Hazret-i İbrâhîm’in söyledikleri çok tehlikeliydi. O çocukluğundan beri putlara tapmayı ve onlara inanmayı boş ve yanlış olduğunun farkındaydı.
Zaman ilerledikçe Hz. İbrahim halkın yanlış inancından daha da rahatsız oluyordu ve kainatı yaratan Allah’ı insanlara anlatmalıydı. Bu sebepten dolayı her fırsatı kullanıp halkın hakkı bulmasını istiyordu.

Genç yaşta Rabbini tanımış olmasını ve bunun kavmine tebliğ etmesini Allah (cc) ayeti kerime de şöyle anlatıyor:
Derken gece bastırınca İbrahim bir yıldız gördü: “Bu benim Rabbim, öyle mi?” dedi. Yıldız batınca da: “Ben batıp kaybolanları sevmem” dedi. Sonra doğmakta olan ayı görünce: “Bu benim Rabbim, öyle mi?” dedi. O batıp kaybolunca: “Eğer Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapıklığa düşenlerden olurdum” dedi. Birgün de güneşi doğarken gördü ve hemen: “Bu benim Rabbim, öyle mi? Bu hepsinden de büyük!” dedi. O da batıp kaybolunca asıl gerçeği haber verdi: “Ey kavmim, şüphesiz ben, sizin Allah’a koştuğunuz ortaklardan beriyim.” “Şunu bilin ki ben, dupduru bir iman ve teslimiyetle yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim. Ben müşriklerden değilim.” (En’am; 76-79)

Bunun üzerine  “Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O’na ortak koştuklarınızdan korkmam. Ancak rabbimin (beni korkutacak) bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hala ibret almıyor musunuz?” (En’am; 80)
Böylece Hz. İbrabim haklına hiç düşünmedikleri şeyleri düşünmelerini sağlıyordu. Ancak inanmamakta ısrarcı olanlar yine de iman etmiyorlardı.