Kapitalizmi Ezip Geçen İlk Roman, Her Seferinde Bir Birkin’in Kafası Kesiliyor

PARA, Yasmin Zaher tarafından


Yasmin Zaher’in ilk romanı “The Coin”in ortalarında, New York’ta yaşayan Filistinli bir öğretmen olan isimsiz anlatıcı, Birkin marka bir ürün satın almak için Paris’in Rue Saint-Honoré caddesindeki Hermès mağazasına gelir.

“Her yıl, yoksulluk, savaş veya kıtlık fark etmeksizin, Birkin çantanın fiyatı artıyor,” diye açıklıyor. “Değeri altından veya S&P 500’den daha sağlam ve Hermès lüks evi bunu yalnızca çok küçük ve belirli bir insan grubuna satış yaparak başardı.”

Zaten bir tane daha var, siyah renkte, daha büyük bir beden, Filistin’de bir araba kazasında ölen annesinden miras kalmış, babasıyla birlikte. (O da ona, himayeci ağabeyinin izni dışında erişemediği milyonlarca dolar bıraktı.) Evsiz dolandırıcı durumsallığı tarafından uydurulan bir görevin parçası olarak bir tane daha satın almak için burada, basitçe Trenchcoat adını verdiği bir adam, Birkins satın almak ve “bunları değersiz ve değersiz olanlara primle satmak.” Robin Hood’un statüyü zenginlerden çalıp fakir giyimlilere vermesi gibi.

Bu lüks aksesuar pazarının, anlatıcının 2000 yılında, ikinci intifadanın başlangıcında, 12 yaşındaki Gazzeli Muhammed el-Durrah’ın ölümcül vurulmasıyla ilgili rüyasıyla ne alakası var? Yoksa kendi köksüzlüğüyle, ailesinin nesillerdir sürgün edildiği bir yerden ebeveynsiz sürgünüyle mi? Zaher’in sermaye ve sonuçları hakkındaki akıllı, alaycı romanı şu soruyu yanıtlıyor: Her şey.

2016’dan bir süre sonra, anlatıcı yakın zamanda Filistin’i terk etmiştir ve Trenchcoat ile aldattığı zengin Rus erkek arkadaşı sayesinde “çıkabilmiştir”. Birkin’ini öğretmenlik işine götürürken, bir de temiz kalmak için verdiği Sisifosvari kampanya için gerekli malzemelerle dolu bir CVS alışveriş sepeti vardır; hijyenik, üst sınıf Filistinli çevresinin aksine, “kiri estetik bir şeymiş gibi kucaklayan” bir şehirde.

Sarmal, halüsinojenik bir olay örgüsüyle, “The Coin”, anlatıcının Filistin’deki büyükannesinin bahçesi ile New York City metrosunun fayanslarındaki dışkı lekesi; büyükbabasının doğduğu yer olan Bisan — “şimdi İsrail’de düşük gelirli bir kasaba, çoğunlukla Fas’tan gelen Yahudi ailelere ev sahipliği yapıyor ve hiç Filistinli yok” — Stokely Carmichael ve devrimin dilini sahiplenen bir Gucci vitrini (“Liberté! Égalité! Sexualité!”) arasında noktalı bir çizgi çiziyor.